Yalnızlık

Ve sonunda, yalnız kalacağını biliyordu. Nietzsche ve diğer çağının iki kat ilerisinde düşünen filozoflar gibi. Bulunduğun zamanın çok ilerisinde bakmayacaksın hayata. 

Normatif gerçekliklere takılmış yakınların bile seni anlamadığında adın deliye çıkabilir. Ve sevmeyeceksin kimseyi kendin kadar. Bu yolda yalnızsın. Tıpkı yürümeye karar verdiğin gün kaldığın gibi yalnızsın. Ve hatta aşksız bile kalabilirsin. 
Anlaşılmamış olman, toplum normlarının dışında olman, seni yanlış kılmaz. Sadece yalnız kalırsın. Zaman makinesi ile yanlış bir zamana gitmiş biri gibi boş yere çırpınmanın da bir anlamı yok. Tadını çıkar yalnızlığının. En azından bunun farkındasın! Ya farkında olmasaydın? 

Nerede olduğun değil, nerede olduğunun farkında olman önemlidir. Anlamaya başladım, sözcüklerimi anlamayan kalabalıklarda yapayalnız kalmanın ne kadar değerli ve onursal bir şey olduğunu. Bir şeyi daha anlamaya başladım; anlaşılmamış olmak aslında ne kadar da güzelmiş. Bu güne kadar kendini beğenmişlik yapmamışım hiç. Sanırım bedelini kalabalıkta yalnız kalmakla ödeyeceğim en büyük keyiflerden biri de bu olacak. 

Artık hayatımı değiştirmeye karar verdim. Derdini dert etmeyenlerin yerine kimsenin derdini dert etmeyeceğim. Sadece üreteceğim, yorumlayacağım. Etrafında her şeyi bildiğini sanan insanlar varsa, ve sen bildiğini sanan birine bir şey öğretmenin imkansız olduğunu biliyorsan, boş çırpınışlarda harcamayacaksın soluğunu. Son nefesini verirken her nefesin ne kadar değerli olduğunu anlayacaksın. 

Sanatkar olmak bir ayrıcalık değildir. Daha önce de söylemiştim, görmek ve bakmak, duymak ve dinlemek çok farklı kavramlardır. Sadece bakan ve duyanların yaşadığı bir toplumda görmek ve dinlemek bir ayrıcalık değil bir görevdir bizim için. Sanırım bunu da hakkıyla yapıyoruz. Neden sandın bu sohbeti çekilmezliği? 

Ve sen, neden sıkılmadan okuyorsun beni? Eminim popülist kültür adına, izlediğin dizilerden ya da yalancı yazarlardan aldıklarını yarınki sosyal hayatında satmak bunu okumaktan daha keyiflidir. Belki daha verimlidir. Hastalıklı bir topluma ayak uydurmak bir sağlık göstergesi olmasa da, bunu istiyor olman, verdiğin varoluş mücadelesinin yegane içgüdülerden birisi. Kesinlikle haklısın. 

Unutulmaması gereken şey hiç birimizin başrolü oynamadığı. Kendi filmlerimizde figüran olmuşuz. Birilerinin çizdiği kaderi yaşamayı tercih etmen de senin suçun değil. Sen normalsin, ben anormal olmuşum bu sayede. Hangimizin doğruyu yaptığı tartışılır. 

Ve ben cesaret edemeyeceğin şeyi, hiç bir emek sarf etmeden, sadece düşüncelerimi insanlara doğrudan söyleyerek yaptım. 
Ve başardım sanırım. Artık yalnızım.  
Erdem ZENGİN / 02.12.2009


E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başka Yazı Yok