Dünyanın En Büyük Kervansarayı, Sultanhanı
- 6
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
İki kapılı bir han, Sultanhanı Kervansarayı. Aksaray’ın Sultanhanı ilçesinde bulunan kervansaray türünün dünyadaki en büyük örneği.
Yıllardır fotoğraf çekmek için mi geziyorum yoksa gezmek için mi fotoğraf çekiyorum ara sıra ben de karıştırıyorum. Bunca yolculuğu yaparken hep çok eski zamanlardaki insanların nasıl şartlarda seyahat ettikleri aklıma gelir. Hepimiz teknolojinin sonsuz hizmeti sayesinde çok hızlı ve konforlu bir şekilde ulaşım sağlıyoruz. Ve bence hiç şikayet etmeye hakkımız yok. Peki bir zamanlar nasıldı bir yerden bir yere gitmek? Gezmek ve görmek bu kadar kolay mıydı? Elbette hayır. Yola çıkmışlara yolcular ve ticaret yapan kervanlar vardı. Sultanlar yaptırdı diye isimleri “Sultanhanı” kondu, kervanlara saraylık yaptıkları için onlara “Kervansaray” dendi.
Hemen herkesin uzun yolculuklar yaparken rastladığı bir kavramdır Han ve ya diğer ismi ile Kervansaray. Aksaray’ın da dört bir tarafında hanlar bulunur. Bunlardan bazıları artık ziyaret edilemeyecek şekilde yıkılmış olsa da bir çoğu ayakta ve koruma altında. Aksaray şimdilerde de Türkiye’de hem kuzeyi güneye hem de doğuyu batıya bağlayan bir konumda. Bu konumu yaklaşık bin yıl önce de aynı olsa gerek. Bir zamanların dinlenme tesisi ya da moteli olarak adlandırabileceğimiz kervan saraylar hakkında ne kadar bilgiye sahibiz?
Peki Nedir Kervansaray?
Kervansaraylar ilk defa 10. yüzyılın sonlarına doğru yani 900 lü yıllarda Selçuk Hanları tarafından Orta Asya’da yaptırılmış. Ve ilk başlarda askeri savunma için düşünülmüş, zamanla artan ticaret ve dini ihtiyaçları karşılaması için genişletilmiş. Selçuklu devrinde ticari yol ağı üzerinde kervanların akşamları güvenli bir şekilde konaklamaları ve ihtiyaçlarını görmeleri için “Sultan Hanı” da denilen kervansaraylar yapılmış. Belki de Aksaray’da bulunan Sultanhanı Kervansarayı da ismini buradan almış. Büyük ticaret yolları üzerinde kurulmuş olan Selçuklu kervansaraylarının aralarındaki uzaklıklar, deve yürüyüşü ile günde dokuz saat, yani 40 km şeklinde ayarlanmış.
Yüksek duvarlarla çevrili ve barış zamanlarında pazaryeri olarak kullanılırken, savaş zamanlarında savunma amaçlı kaleler olarak da değerlendirilirdi. Selçuklu kervansarayları sadece yazlık, sadece kışlık ve karma olmak üzere üç şekilde yapılırdı. Sultan Hanı hem yazlık hem kışlık olan ve yaklaşık 5000 m2 bir alana sahip olan oldukça büyük bir han.
Yazlık Alan Kışlık Alan
“Kervansaraylar Selçuklu Sultanları ve devlet adamlarınca vakıf olarak kurulmuştur. Bir kervansarayda yerli ve yabancı ayırt edilmeksizin herkese üç gün yiyecek – içecek verilmiş, değişik din, dil ve ırktan olan insanlar bu mekanlarda bir tür dünya vatandaşlığı yaşamışlardır. Hanlarda verilen hizmetlerden para alınmazdı.”
Selçuklu kervansarayları yolcuların konaklamaları ve ihtiyaçlarını görmeleri için kurulmuş mükemmel bir sistemdi. Kervansaraylar Selçuklu Sultanları ve devlet adamlarınca vakıf olarak kurulmuştur. Bir kervansarayda yerli ve yabancı ayırt edilmeksizin herkese üç gün yiyecek ve içecek verilmiş, değişik din, dil ve ırktan olan insanlar bu mekanlarda bir tür dünya vatandaşlığı yaşamışlardır. Hanlarda verilen hizmetlerden para alınmazdı. Buraya yolu düşen kervan ve yolculara hizmet vermek üzere semerci, nalbant, demirci gibi atölyeleri de vardı. Ayrıca bu kervansaraylarda temel ihtiyaçları gidermek üzere mutfaklar, hamam, tıbbi bakım, çayhane ve kahvehane ve yatak bölümü de bulunurdu. Yolcuların eşyalarının güvence altına alındığı binek ve yük hayvanları için bir bölümü de bulunurdu. Hatta bazılarında Mescit bile bulunuyordu.
Kervansaraylar Ağı
Selçuklular’ın kervansaraylar sayesinde Anadolu’nun çehresini değiştirecek bir amaçları vardı. Bu kervansaraylar devlet büyükleri tarafından yani devlet tarafından yaptırılırlardı. Hem ticari, hem siyasi hem de askeri birer amaca hizmet ediyorlardı.
Selçuklular bu sistem sayesinde Sinop ve Samsun Alanya ve Antalya limanları arasında ulaşım bağlantısını kurdular. Bu sayede Güney Rusya – Suriye – Mezopotamya – Orta Asya – Hindistan – İran – Avrupa yönünde uzanan “Doğu-Batı” ve “Kuzey-Güney” milletlerarası ticaret yolunu Anadolu’dan geçirmek için bu kervansarayları yaptırmışlar.
Bu ulaşım sistemi içinde Aksaray’da da birçok kervansaray bulunuyor. Aksaray çok önemli bir konuma sahip. Bu kervansaraylara ihtiyaç duyulmasının en büyük sebebi az önce bahsettiğimiz Selçuklu ticaret yollarının Aksaray’da kesişmesi. Bu iki önemli yolu şu şekilde ifade ediliyor;
- Doğu-batı ticaret yolu : Antalya -Konya -Aksaray – Kayseri – Sivas – Erzincan – Erzurum – Erciş – Iğdır yoluyla Tebriz’e uzanan doğu batı ticaret yoludur.
- Kuzey-güney ticaret yolu : Antalya -Konya – Aksaray – Kayseri – Sivas – Erzincan – Erzurum yoluyla Tebriz veya Tokat – Amasya yoluyla Sinop ya da Samsun limanlarına ulaşan kuzey-güney ticaret yoludur.
Sultan Hanı
Aksaray’ın 42. km. batısında, kendi ismi ile anılan ilçenin tam ortasında bulunur Sultan Hanı. I. Alaeddin Keykubad tarafından 1229 da yaptırılmış. 1278’de II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından genişletilmiş olan han, yazlık ve kışlık olarak iki bölümden oluşur. Bu iki kısmının toplamı neredeyse 5000 m2
Önünde bulunan geniş meydandan oldukça güçlü bir kapıdan girersiniz Sultanhanı’na. Uzun bir dehlizden geçtikten sonra avluya ulaşılır. Burada hemen sağ tarafınızda arabalara mahsus revak şeklinde kemerli bölümler bulunur. Sol tarafınızda ise kemerli ve yolculara mahsus odalar, salonlar, iki hamam ve ambarlar var.
Avlunun ortasında dört kemer üzerine dayanmış bir mescit bulunmaktadır. Bu mescit Selçuklu süsleme sanatını en güzel örneğini sergilemektedir.
Mesciti geçtikten sonra kışlık bölüme ulaşırsınız. Kışlık bölüme yine oldukça güçlü bir kapıdan girilir. Bu kapı ilk giriş kapısına benzer yapıda ve yine Selçuklu taş işlemeciliğinin güzelliklerini yansıtmaktadır. Kışlık bölümün orta kısmında sekiz köşeli bir kubbe bulunur. Bu kubbe kanın dışından bakıldığında tam sekizgen şeklindedir. Ama bu şekli içerden bakıldığında çok net algılanamaz.
Kışlık kısım yaz aylarında oldukça serin bir yapıya sahiptir. Söylenebilir ki muazzam bir gölgeliktir. Kubbeden ve yan taraflarda bulunan iki küçük pencere haricinde bir ışık kaynağı yoktur. Ve gariptir ki her gidişimde bana iki kapılı bir han olduğunu hep hissettirir. Aşık Veysel’in dediği iki kapılı bir handır aslında Sultanhanı. Kapılardan biri aydınlığa diğeri karanlığa açılır. Her zaman gelip geçeriz ama tarih aslında ayakta kalarak bize çok şey anlatır. Zor değil, oraya gitmek ve bu bildiklerimizle hayal ederek o tarihi orada yaşamak.